22 Ocak 2017 Pazar

Stone Town'da kaybolmak

Zanzibar seyahatinin en güzel özelliklerinden birisi de doğa harikası bu adada deniz, kum ve güneş keyfini bir günlüğüne de olsa bırakıp ayrı bir dünyada kaybolma şansınızın olması..

Neresi mi?

Stone Town...

Stone Town adanın batı ucunda küçük bir şehir ve inanılmaz bir tarihi var. Bu coğrafyanın ortak özelliği ülkelerin genelde birden fazla medeniyete ev sahipliği yapmış olması ancak Stone Town buradaki çeşitliliği ile de fark yaratıyor.








Tarihi çok eskiye dayanan bu şehir İran, Portekiz, İngiliz ve Arapların hükümdarlığı altında kaldığından bir çok farklı medeniyetin izlerini de gözler önüne seriyor. Bu kadar medeniyete ev sahipliği yapınca da doğal olarak bu küçük şehir çok farklı mimari ve kültürel farklılıkları da bünyesinde bayındırıyor.





Zanzibar ve Stone Town'ın %95 lik kısmı Müslüman, doğal olarak beklentiniz İslam etkisi ağırlıklı bir mimariyken Koloniyel yapılar, Afrika mimarisinin etkisi ve kiliseler şehrin her köşesinde karşınıza çıkıyor.




Şehirde gezerken bir çok süprizle karşılaşabiliyorsunuz. Örneğin üst seviye hijyenin olduğu bu sokak pazarı gibi :)





Stone Town bir kaç yüzyıl boyunca Doğu Afrika'nın en önemli köle ticaret merkezi olmuş ve gerçekten büyük acılar yaşanmış. Zaten geziniz sırasında rehberiniz (mutlaka yerel bir rehber almanızı öneririm, kendi kendinize gezerseniz bir çok hikayeyi kaçırabilirsiniz) size bu hikayeleri anlattıkça içiniz buruluyor.








Şehri çok rahat yürüyerek gezebiliyorsunuz. Bu gezinizde gösterişli kapılar mutlaka dikkatinizi çekecektir.  Kapıların her birinin ayrı hikayesi var ve bulunduğu ev sahibinin sosyal statüsünü de dışa vuruyor. Kapı ne kadar büyük ve gösterişliyse evin sahibi de bir o kadar zengin ve nüfuslu anlamına geliyor.

Bu kapılardan en göze çarpanların başında devasa, ağır ahşaptan yapılan ve pirinç çivilerle donatılmış  olanları geliyor. Tahmin edebileceğiniz gibi bu mimari tarz Hindistan etkisini yansıtıyor ve üzerlerindeki bu pirinç çivilerin temel amacı evi Fillerden korumak, ama Stone Town'da böyle bir risk olmadığından yegane amaç dekoratif :)







Şehrin en güzel binası özel mimarisi ile "House of Wonders". Beyaz bir saray görünümünde olan bu bina aslında çok da eski değil, 1800'lü yılların sonundan yapılmış, Zanzibar'da elektriğin ilk defa kullanıldığı ve Doğu Afrika'daki ilk asansöre sahip bina. Bugün müze olarak hizmet veriyor ama  beklentileri karşılamaktan çok uzak.



Biz Stone Town'da bir tam gün geçirdik ve hiç sıkılmadık, büyük de keyif aldık. Günümüzü de Africa House adlı eskiden bir İngiliz kulübü olan şu an ise otel olarak hizmet veren tarihi bir binanın terasındaki barda muhteşem gün batımını seyredip içkilerimizi yudumlayarak sona erdirdik.





Gece kalmadığımızdan ne yazık ki deneyimleyemedik ancak Stone Town sahilinde her gece kurulan pazarda taze deniz ürünleri ile sokak yemekleri satılıyor, ününü çok duyduk o nedenle tavsiye ediyoruz.

Özetle Stone Town ayrı bir dünya...İçinde kaybolabileceğiniz, zamanın kısmen durduğu bir kültür mozaiği.